Panik Atak’la Başa Çıkma

Panik Atak’la Başa Çıkma

Bu yazımda sizlere toplumda yaygın görülen psikolojik rahatsızlıklardan birisi olan anksiyete bozuklukları ile ilgili bilgi vermek istedim. Bu bilgilerin siz veya bir yakınınız için yararlı olabiliceğini düşündüm.  Yaşamın sosyal alanında ortaya çıkan anksiyete bozuklukları çeşitlidir ve halk arasında “panik atak” olarak bilinen bir durum ile kendini belli edebilir. Kulaktan dolma bilgiler ya da kendi kendine konan tanılar yerine, daha detaylı ve doğru bilgiler edinmek her zaman en iyisidir. Tabi başlamadan evvel, her zaman savunduğum bir konunun altını çizmekte fayda var; psikolojik rahatsızlıklar bireysel farklılıklar gösterir ve sadece uzmanlar tarafından tanı ve tedavi yapılabilir. Her ne kadar internette ve dergilerde yazılar yayınlansa da bunlar tanı koymak için değil tamamen toplumu bilinçlendirmek adına yazılan makalelerdir. Ayrıca internette sağlık ve psikoloji ile ilgili yazılan her yazının bir profesyonel tarafından yazılmadığı göz önünde bulundurulup, okunanlara körü körüne inanılmamalıdır.

Anksiyete bozuklukları kaygı kaynaklı rahatsızlıklardır. Bazen sebebini bildiğimiz, bazense bilinçdışı nedenlerle ortaya çıkan kaygı, yaşamın belirli alanlarında kendini panik atak olarak göstermektedir. Peki nedir bu panik atak? Panik atak kaygının fiziksel olarak kendini gösterme şeklidir. Hızlanan kalp atışları ,titreme, nefes daralması, mide bulantısı ya da karın ağrısı, sersemleme ya da düşecekmiş gibi hissetme, kontrolünü kaybetme korkusu, üşüme veya ateş basmaları, ölme ya da bayılma korkusu, ani terlemeler gibi fiziksel belirtilerle ortaya çıkar. Kişi kaygı durumunda bu belirtileri gerçekten yaşar ve o an korkuya kapıldığından dolayı bu belirtiler daha da artar. Ayrıca bazı durumlarda kişi sadece bu semptomları yaşayacağı korkusuyla kaygılanmaya başlar ve belirtiler ortaya çıkar. Yani bazen kaygıdan kaynaklanan semptomlar, semptomlardan kaynaklanan kaygı şeklinde bir kısır döngüye girilmiş olur. Bu korkular ve kaygılar kişinin günlük hayatını etkilemeye başlar. Bunun sebebi ise kaçınma davranışlarıdır. Ya düşersem kaygısı ile yürümek istememe, ya bayılırsam korkusu ile kalabalık yerlere gidememe, ya kusarsam düşüncesi ile dilediğini yiyememe gibi düşüncelere bürünmek ise hastanın kaygısını artırır.

Kaygı arttıkça belirtiler devam eder, kişinin günlük yaşamı, sosyal alanı ve iş hayatı bundan çok fazla etkilenmeye başlar ve birey işlevselliğini kaybetmeye başlar. Tamam da ne yapmak lazım? Dediğinizi duyar gibiyim. Öncelikle belirtmeliyim ki psikolojik rahatsızlıklar günlük hayatınızı etkileme noktasına gelmişse, profesyonel psikolojik yardım alma zamanı gelmiş demektir. Toplumdaki algı yüzünden psikoloğa gitmeye çekinen ya da gittiğini gizleyen birçok kişi var maalesef. Dişimiz ağrıdığında diş doktoruna gitmek, gözlerimiz bozulduğunda göz doktoruna gitmek ya da bağırsaklarımız bozulduğunda iç hastalıkları uzmanına başvurmak kadar normal bir şey aslında. Psikolojik yardım almak sizin yetersiz olduğunuzu ya da hasta olduğunuzu değil, aksine sorunlarının farkında olan, bu sorunları çözmek için girişimde bulunacak kadar bilinçli olan ve bedeni kadar ruhunu da seven ve önemseyen bir birey olduğunuzu gösteriyor. Öte yandan panik atağın tamamen psikolojik kökenli bir rahatsızlık olduğunu, fiziksel bir sıkıntıdan kaynaklı olmadığını da akıldan çıkarmamak lazım.

Fizyolojik hiçbir neden yokken de kaygı anında yukarıda belirttiğim semptomlar ortaya çıkabilir. Genellikle panik atak hastaları hekimler tarafından biz psikologlara yönlendirilen hastalar. Bunun sebebi ise panik atak semptomlarını fizyolojik belirtiler sanıp doktora başvurmaları, doktorlar da genellikle gereken tetkikleri yapıp fiziksel bir sıkıntı olmadığına karar veriyor ve sorunun psikolojik kökenli olduğunu anlayıp bizlere yönlendiriyor. Panik atağı tetikleyen en büyük unsurlardan birisi de kişinin vücudunu dinlemesi. Sürekli kalbim hızlı mı çarpmaya başladı, sıcaklık bastı sanırım, ya bayılırsam, midem kötü mi oldu acaba, düşecek miyim şeklinde sorularla vücudundaki belirtileri sürekli kontrol etmesi ve başka bir şeye odaklanamaması semptomları başlatmaya bile sebep oluyor bazen, çünkü hastada kaygı yaratıyor. Kaygılandığını hissettiği anlarda kişinin vücudunu dinlemek yerine sayı sayarak, kafasında işlemler yaparak, bir şeyler okuyup izleyerek ya da hatırında kalan güzel ve mutlu anıları düşünerek dikkatini dağıtması gerekiyor. Bedenimize verdiğimiz kadar ruh sağlığımıza da önem vermeliyiz.

Unutmamalıyız ki beden ve ruh ayrılmaz bir ikilidir ve biriyle ilgili yolunda gitmeyen şeyler olduğunda diğerinde de sorunlar çıkması olasıdır. Doktorların hepsi hastalarına stresten uzak durmasını neden söylüyor sizce? Anksiyete bozuklukları da bu senkronun en büyük örneği sanırım. Psikolojimizi rahatsız eden bir şeylerin fiziksel belirtiler ortaya çıkarması…Ruh sağlığının önemini asla küçümsememeliyiz, sağlıklı toplumlar için sağlıklı bireylere ihtiyaç vardır.

Banner Bottom

Hiç resim yok
?>