Dr. DİLARA / Yılın filmi ve Ruhsan Ankay

Dr. DİLARA / Yılın filmi ve Ruhsan Ankay

Güzel bir akşam… Kasım ayının ortalarında olmamıza rağmen tam bir yaz gecesi… Sinemanın önünden geçerken afişlere bakıyorum. Son günlerde basında övgüyle söz edilen Dr. Dilara’yı görmeye karar verdim. Arkadaşımla beş dakika sonra başlayacak film için soluğu içerde aldık. 

Ben oldum olası film izlemeye, özellikle de yazlık sinemalarda, yıldızları seyrede seyrede film izlemeye bayılırım. Bizim kuşak siyah-beyaz filmlerin sonuna da yetişmiş olsa da, o nostalji bize inanılmaz hazlar yaşatır. Film arasında içilen gazozlar, çekirdekler, laf atmalar, göz süzmeler… Sevgililer arası işaretleşmeler… Allahım ne harika günlermiş…

Film başlıyor… Tam bir Kıbrıs filmi… Görseller, tarihi kaleler, kuleler, mağaralar, masmavi Akdeniz…

Kıbrıs ağzı… Bir aile dramı… Alışılmış bir konu da olsa izlemeye başladığınızda sizi sarıp sarmalıyor. Biraz polisiye, biraz gerilim… 

Yakın çekimlerde SANATSAL KARELER harika görünüyor… Gerçekten çok dikkatli bir çekim göze çarpıyor. Kameramanların başarısı diye düşünmeden edemiyorum.

Film bitiyor, ışıklar yanıyor. Arkadaşım da filmi beğendi. Başrol oyuncusunun ailesini tanıyor. Kıbrıs’ta hemen hemen herkes birbirini tanır, zaten…

Ertesi gün filmin kritiğini yaparken Ruhsan Ankay’ın babasına ulaşıyoruz. Telefon numaramı bırakıyorum. Zaman geçirmeden Ruhsan beni arıyor. Onunla hem dergi röportajı yapmak hem de benim ADA Tv. deki programıma konuk olması için anlaşıyoruz…

Aradan bir hafta geçiyor ve biz Girne’de  çok şirin bir kafede buluşuyoruz…

Ruhsan’ı gördüğümde büyük bir şaşkınlık yaşıyorum. Filmdeki DİLARA bu olamaz…

Ufacık tefecik, tatlı mı tatlı bir şey!  Yirmili yaşlarda ancak… 

Oysa filmde beş altı yaşlarında bir kızı olan anne… Olgun, boylu boslu, havalı bir genç kadın…

Makyajın sihri bu demek…

Kahvelerimizi yudumlarken sorularıma geçiyorum…

Ruhsancığım beni kırmayıp geldiğin, bana zaman ayırdığın için teşekkür ederim. 

Ben teşekkür ederim, bana bu fırsatı verdiğiniz için Hocam...

Canım, beni çok şaşırttığını itiraf edebilir miyim? Hala senin filmin başrol oyuncusu olmana şaşırıyorum… Görüntüler tutmuyor… (Gülüşüyoruz…)

Haklısınız Hocam, filmin büyüsü de bu zaten… Makyaj ve giyim kuşamla insanlar çok değişiyor…

Peki güzellik! Şimdi çocukluğunla başlasak, ne dersin?

14 Temmuz 1993 yılında Lefkoşa’da doğdum. Üç kız kardeşten en küçüğüyüm. Sanata doğarken başladığıma inanıyorum. Küçüklüğümde aynanın karşısına geçip dans edip şarkı söylerdim. 4 yaşımda TITANIC filmini defalarca izlediğim için Celine Dion’un My Heart Will Go On şarkısını ezbere biliyordum ve Akbel kreşinde yıl sonu gösterisinde tek başıma sahneye çıkıp bu şarkıyı söylemiştim. 6 yaşında jimnastik eğitimi almaya başladım. 

Şahane bir şey! Senin kulakların sanırım mükemmel daha sonra kemanda da bunu kullanıyorsun ama… Biraz aceleci, biraz sabırsız bir yapın var desene…

Aynen Hocam… Her konuda hemen yapıp bitirmek istiyorum. Elbette en güzel şekliyle… ZAMAN benim için çooook değerli… Başka şeyler yapabilecekken zamanı boşa harcamayı sevmiyorum…

Biraz okul hayatından söz edelim istersen…

Okul hayatım şöyle… Anaokul ile başlıyorum. Fazıl Pülümer Anaokulundan sonra İlkokulu Şehit Ertuğrul İlkokulu’nda okudum.

O yıllara ait ne var? Oyun arkadaşlarım, öğretmenlerim ve ailem…

İlkokuldayken keman çalmaya başladım. Üç buçuk dört yıl kadar keman çaldım. Nota okumayı hiç sevmemiştim tüm şarkıları kulaktan çalıyordum. Elbette bu öğretmenimin hiç hoşuna gitmiyordu… Evde çalarken de duyduğum şarkıları bulup çıkarıp çalmaya bayılıyordum. Sanırım sabırsızlığımdandı… Bir an önce olsun bitsin istiyordum. 

Anlıyorum. Bende de aynı sabırsızlık olduğu için seni çok iyi anlıyorum canım… Peki sonra ortaokul ve lise elbette… Hangi okullar? 

Ortaokul ve liseyi Yakın Doğu Koleji’nde okudum. 

Aman aman seni kaçırmışım desene… Tabi sen çok küçüksün… Ben 1995 - 1999 yıllarında Yakın Doğu Kolejinde Türkçe- Edebiyat öğretmenliği yaptım.

Çok keyifli öğrencilik yılları geçirdim… Ortaokul yılsonu gösterisinde müzikalde  oynadım ve keman resitali verdim. 

En önemlisi de Yakın Doğu’ya başladığımda hayatıma dans girdi. Aktif ve sosyal bir öğrenciydim. Tüm festivallerde dans gösterilerinde yılsonu gösterilerinde yer aldım.

Hem sosyal hem de çalışkan, başarılı bir öğrenciymişsin… Seni kutluyorum… Peki ne okumaya karar verdin? İlgi alanlarını içine alan bir bölüm seçmeliydin değil mi?

Aynen öyle…  Sanatın her alanını içinde barındırdığı için Tiyatro okumaya karar verdim. ÖSS sınavlarına son bir ay kala hazırlanmaya başladım kazandım ve 2011 yılında İstanbul Beykent Üniversitesi’nde yetenek sınavını geçip ” Oyunculuk Bölümünü”  kazandım. Elbette acelecilerden olduğum için Üniversiteyi üç buçuk yılda bitirdim.

Orada dur bakalım… Bölüm başkanın bu kadar hızlı gidersen sana diploma vermem, dedi… Mecburen o dönem için bir ders bıraktın değil mi? 

Evet Hocam, tam da dediğiniz gibi oldu. Ama iyi oldu başka işler yaptım bahaneyle….

Rahat durmadın yani… Aslında üniversiteye başlar başlamaz çok değişik teklifler aldın ve onları değerlendirdin… Dinleyelim neler oldu?

2012 Şubat ayında Yönetmenliğini Bart Van Den Bempt’in yaptığı 82 Days In April Belçika-Türk yapımı sinema filminde küçük bir rol aldım. Bu benim ilk deneyimimdi ve çok heyecan vericiydi. 

İki ncisi de okulumun ilk yılını bitirirken Kıbrıs’ta Haziran adlı kısa filmde başrol oynadım. 

Okulum devam ederken arkadaşlarım ve hocamızla hazır ladığımız ‘Harikalar Avlusu’ oyununu hazırlayıp 12. Üniversiteler arası İstanbul Tiyatro Festivali’ne katıldık. Bu yarışmada en iyi oyun ödülünü alıp en iyi kadın oyuncuya aday gösterildim.

Sen harika bir oyuncusun! Üstelik çiçeği burnunda… Çok cicisin de belki onun için çekici geliyorsun… Peki bir de reklam filmin var… 

Evet dediğiniz gibi bir reklam teklifi aldım. Karşıma Cappy reklam filmi çıktı. 14 saatte çekmiş olduğumuz reklam filmi benim için çok güzel bir tecrübeydi. 

İstersen tiyatro konusuna gelelim artık… Hangi oyunlar?

Okulumun üçüncü yılını bitirirken. İstanbul Devlet Tiyatroları’nın sınavını kazanıp ‘Ellerimin Arasındaki Hayat’ oyununda oynamaya başladım. 

İstanbul Devlet Tiyatroları’ndayken şubat tatilinde Kıbrıs’ta çekilen ‘Nezire’ adlı kısa filmde başrol oynadım. Tatilin ardından oyunumuza devam edip turnelere çıkıyorduk.  

Bir gün Gaziantep’te turnedeyken yönetmenimiz Tamer Garip’ten mesaj geldi. ‘Dr.Dilara adlı bir film çekiyorum Kıbrıs’a gelip seçmelere katılabilir misin?’

İşte tam fırsat… Ve sen hiçbir teklifi atlamıyorsun… Ciddi ciddi eğiliyorsun… Aferin sana…

Bu fırsatı değerlendirip Kıbrıs’a gelip seçmelere katıldım ve tam bir saat sonra telefon geldi. Oy birliğiyle başrole seçilmiştim. Çok heyecanlanıp sevinmiştim. ‘Ellerimin Arasındaki Hayat’ oyunu sezonunu bitince Kıbrısa döndüm. Çekimlerimiz 2016 Kasımda başlayacağı için ve boş durmayı hiç sevmediğim için Atatürk Öğretmen Akademisi Pedagojik Formasyon Eğitimi almaya başladım. 

Gerçekten olağanüstü bir performans ve enerji… Zaten seninle konuşurken de bunu anlamamak, görmemek mümkün değil…

Çekimlerimiz üç ay kadar sürdü. Hem de gece gündüz… Bu benim ilk uzun metrajlı filmimdi. Daha öncekiler kısa metrajlıydı çünkü… Baş role seçilmek de  beni gerçekten çok mutlu etmişti ve elimden gelenin en iyisini yapmalıydım.

DR. Dilara filmi gerçek bir hikayeden yola çıkılarak mı yapılmıştı?

Dr. Dilara gerçek yaşanmış bir hikaye değil. Dr. Dilara buram buram Kıbrıs kokan bir film. 

Yönetmen kim? Sette uyum sence ne kadar önemli ?

Yönetmenimiz Tamer Garip çok anlayışlı bir yönetmen. Senaryoları birlikte okuyup nasıl olabileceğine karar verdik. Sette uyum anlayış disiplin çok önemli. 

Senaristler kim?

Senaristlerimiz Tamer Garip, Emre Karahasan, Gökce Keçeci, Mehmet Ekin Vaiz, İmge Tonyalı, Turgül Tomgüsehan. 

YAPIMCI: Tabiki filmin yapımcılığını Sweet Orange adında bir prodüksiyon şirketi kurarak Tamer Garip ile birlikte üstlenen Metin Erduran’ı söylemeden geçemeyeceğim filmde emeği çok büyük. 

Görüntü yönetmeni ve ses hakkındaki  düşüncelerin neler?

Çekim ekibimiz Hollanda’dan geldi. Görüntü yönetmenimiz Pieter Verburg, ses Joris Geurts onlardan birçok şey öğrendim. 

Karaktere bürünmek nasıl bir şey? Elbette sen oyunculuk eğitimi aldın ama olsun ben merak ediyorum.  Zor mu? 

Dr. Dilara’yı canlandırmadan önce senaryoyu iyice okuyup “ Bu kadın nasıl düşünür, nasıl güler, nasıl tepkiler verir?”  gibi kendime sorular sordum ve böylece karaktere girmek benim için kolay oldu. 

Çekim sonrası, Gala ve Cannes?

Filmimizi çektik ve ilk galamızı 69. Cannes Film Festivaline katılarak yaptık. Cannes benim hayalimdi ve bence her oyuncunun hayali. Kıbrıslı olarak orada kırmızı halıda yürümek gerçekten gurur vericiydi. Muhteşemdi. O anki duygularımı anlatmak hiç kolay değil… Sanki halının üzerinde yürümüyor da uçuyordum… 

Daha sonra ver elini KIBRIS oldu… Neler yaşandı?

Daha sonra filmimiz Kıbrıs’a geldi ve Yakın Doğu AKM de ikinci galamızı yaptık ve filmimiz Kıbrıs izleyicisiyle buluştu. 

Benim bu güzel kızım, Ruhsan hayata nasıl bakıyor?

Ben hayata güzel bakan biriyim ve her

şeyin sevgiyle ilgili olduğunu düşünüyorum.

Yaptığımız işi ne kadar çok seversek o kadar başarılı oluruz. 

Sen harikasın… Kendini zenginleştirmek için başvurduğun yöntemler neler?

Kendimi zenginleştirmek için başvurduğum yöntemler yeniliklere açık olmam sürekli okumam ve yazı yazmam… Bir de her konudan ve her durumdan neler öğrenebileceğime bakıyorum. Kazanımlarım benim için çok önemli… İnsan ilişkilerinin de çok sıcak ve düzeyli olmasından yanayım her zaman….

Hobilerin nelerdir? Biliyorum neye ilgin olsa hemen üstüne atlayıp öğrenmeye kalkıyorsun…

Hobilerim kitap okumak, sinemaya gitmek, müzik dinlemek, şarkı söylemek, dans etmek… Özellikle dans hayatımın odak noktası sanki… Dansederken her şeyi unutuyorum… Tam bir terapi gibi…

Peki RUHSAN ANKAY’ın bundan sonraki planlarında  neler var ?

Bundan sonraki düşüncelerime gelirsem…  Dedim ya boş kalamıyorum ve kendimi geliştirmeyi seviyorum…

Yakın Doğu Üniversitesi’nde Eğitimde Yaratıcı Drama Bölümünde Yüksek Lisansa başladım. İleride kimbilir belki bir okul bile açabilirim :)

Sen harikasın bir tanem… Sana sanat yaşamında ve özel hayatında mutluluklar diliyorum. En yakın zamanda tekrar buluşmak dileğiyle diyorum…

Ayşe Tural

Edebiyat Öğretmeni,

Gazeteci, Yazar, Şair,

TV sunucusu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

 

Banner Bottom

Hiç resim yok
?>